Perşembe, Mart 06, 2014

iPad Mini ile 365 gün

Bir yıldır bir iPad Mini kullanıyorum. Daha önce iPad Mini'nin incelemesini yapmıştım, buraya tıklayarak ulaşabilirsiniz. Ancak bildiğiniz gibi cihazların artıları ve eksileri en çok uzun süre kullandıktan sonra anlaşılıyor. Mobil Yazılar'da yaptığım incelemeler yabancı popüler sitelerin sıradan incelemelerinden biraz daha farklı, çünkü ben cihazların çoğunu kendim satın alıyorum, kendim kullanıyorum. Yine de, incelemeleri cihazları aldıktan sonraki birkaç hafta içerisinde yayınladığım için fark etmediğim, incelemelere yansıtamadığım olumlu veya olumsuz yönler olabiliyor. Bu yüzden bir süre sonra yeniden bir değerlendirme yapmak gerekiyor.



iPad Mini, Apple'ın ilk "küçük tablet" denemesiydi. Şimdi yeni bir versiyonunu çıkardılar: Retina ekranlı iPad Mini. Bu yeni versiyon daha hızlı, daha iyi ekrana sahip, bir de, daha pahalı. Ama birinci nesil iPad Mini halen satılıyor. Dolardaki artışa rağmen özel indirimlerde 650 TL gibi rakamlara bulunabildiğini duyuyorum. Dolayısıyla küçük bir tablet isteyenler için hala geçerli bir seçenek.

Ekran: Retina değil ama, küçük yazılar ve detaylı PDF'ler dışında hiç bir sorun yaşamadım.

Dayanıklılık: iPad Mini'yi birkaç defa kötü şekilde düşürdüm. Sapasağlam maşallah. Bu dayanıklılığa şaşırdım doğrusu.

Klavye: Sürekli fiziksel klavyelerin üstünlüğünden bahseden biri olarak dokunmatik bir klavyeyi bu kadar kolay kullanabileceğimi düşünmezdim.

WiFi: Bu konuda şikayetim var. iPad Mini, diğer cihazların ve HTC Flyer'ın rahatça internete girebildiği yerlerde WiFi çekim gücünün yetersiz kalması nedeniyle sayfaları açamıyor, sinir bozuyor.

RAM: iPad Mini konusunda şikayetçi olduğum bir konu daha. Mini'nin RAM miktarı yetersiz, bu da pek çok probleme sebep oluyor. Açtığınız programlar ve oyunlar bir başka programa geçiş yaptığınızda kapanabiliyor.

İnternette gezinirken: İnternet konusuna gelmeden önce WiFi'den ve RAM'den bahsettim, çünkü bu ikisi iPad Mini'nin web deneyimini olumsuz etkileyen faktörler. iPad Mini gibi hafif bir cihazla, bilgisayarın fan sesine katlanmak zorunda olmadan, ister oturarak, ister yatarak internette dolaşmak son derece keyifli. Ama bu keyfi yarıda kesen şey zayıf WiFi çekim gücü ve özellikle de birden fazla sayfa açtığınızda cihazın RAM'inin yetersiz kalması. RAM yetersiz kaldığı için sayfadan sayfaya geçişlerde önceki sayfa tekrar yükleniyor. Tarayıcıdan çıkıp, başka bir programa geçip geri geldiğinizde yine aynı şey. O kadar sinir bozucu ki! İyi bir internet deneyimi isteyenlere birinci nesil iPad Mini'yi tavsiye edemeyeceğim.

Lightning Connector: iPad Mini'nin problemli yönleri bitmedi ama, araya iyi bir şey sıkıştırayım dedim. Şu tersi düzü olmayan Lightning Connector'a bayılıyorum. MicroUSB girişi gibi standart olmaması bir sorun olsa da, karanlıkta bile kolayca takılabiliyor olması, MicroUSB'li diğer bütün cihazlar gibi takmak için savaşmayı gerektirmemesi harika. Eğer MicroUSB standardı yenilenecekse, Apple'dan biraz ilham almalılar.

Ses: Apple'dan beklenmeyecek bir hata var iPad Mini'de. Cihazı yatay olarak kullandığınızda dışarı ses veren hoparlörler sadece bir tarafta kalıyor ve ses sadece bir yönden geliyor. Video izlerken, oyun oynarken dikkatinizi dağıtan, keyfinizi kaçıran bir problem. Otomobilinizde müzik sesinin sadece sağ hoparlörden geldiğini düşünsenize!

Depolama alanı: Ben iPad Mini'nin en ucuz modeli olan 16 GB hafızalı versiyonunu almıştım. HTC Flyer tabletimde 16 GB hafıza her şeye yeterken iPad'de yetmiyor. iPad'imde film yok, birkaç albüm ve birkaç oyun var. Bir de arada kamerası ile video çekiyorum. Ama yetmiyor. İşin kötüsü, 32 GB hafıza olsa, onun da yeteceğinden şüphem var. Buna ek olarak, daha önceden bahsettiğim gibi, Apple daha yüksek hafızalı modelleri gereksiz şekilde yüksek fiyatlara satıyor. Daha yüksek hafızası olan modelleri almak isterdim ama, keşke biraz daha insaflı fiyat farkları belirlenseydi!

Bu problemler haricinde iPad Mini'yi kullanmaktan büyük keyif aldığımı itiraf etmeliyim.

İlgili:
iPad Mini incelemesi

Hiç yorum yok:

İlginizi çekebilir: